Skip to main content

Dolla Morte (2006)

Yönetmen: Bill Zebub

Dolla Morte, kendini (kasıtlı olarak) kötü filmler çekmeye adamış olan Bill Zebub’un 11. Filmi. Dolla Morte filmini diğer yönettiği filmlerden ayıran özelliği ise filmi oyuncaklar ile çekmiş olması fakat akıllara özellikle film için tasarlanmış oyuncaklar, maketler veya diğer prodüksiyon ıvır zıvırları gelmesin, film için kullanılan oyuncaklar yönetmenin arkadaşları tarafından temin edilmiş. Filmlerde, dizilerde vs. daha önce de rastgele oyuncaklar, maketler kullanılmıştır, en bilinen hatta ana akım denilebilecek örnek ‘’Action League Now’’ mini dizisidir.

2001-2002 yılları arasında Nickelodeon kanalında çocuklar için yayınlanan bir stop-motion dizi olan ‘’Action league Now’’ dikkatli izlenildiğinde çokta çocuklar için yapılmış gibi durmamaktadır (aynı şirket, Ren and Stimpy adlı uçuk çizgi filmlerin şahını da çocuklar izlesin diye yayınlamıştır). Filmin çekimlerinin büyük bölümü ormanlık alanda yapılmış (!)

Oyuncu olarak oyuncakları, mekan olarak ta ormanlık arazi kullanarak bütçeyi sıfıra indirmiş gibi gözükse de filmde yine de harcanmış bir emek vardır (!!) Yönetmenin diğer filmleri gibi bu filmde başından sonuna kadar Kitsch unsurlar içermektedir zira filmin başında, kendisinin King Diamond olmadığını iddia eden King Diamond oyuncağı bu filmin bir ‘’parodi’’ film olduğu söyleyerek filmin açılışını yapar. Filmin Kitsch oluşu öyle olduğundan değil öyle olması gerektiğinden dolayıdır, neden böyle diyorum çünkü 2000 sonrası retro/vintage ürünlerde hayli bir artış olmuştur, sadece lokal dükkanlar değil büyük şirketler de bu gidişatta ilerlemiş ve yıllardır sundukları modern hatta post-modern zırvalıkları soluk renkli retro/vintage ambalajlarına sokup sunmaya başlamışlardır. Bunun sonunca ortaya ne modern ne de retro/vintage olarak değerlendirilebilecek bir çöplük ortaya çıkmıştır. Yeni dönem retro/vintage sevicileri (aah), bu durumdan gayet hoşnut olacaklardır ki bu zamana kadar şikayet ettikleri bir şey duymadım. Ölmüş olan pek çok hizmet (!!!) tekrardan bu kitlenin dolaylı olarak da diğer her türlü tüketicinin önüne tekrardan ısıtılıp sunulmaya başlandı, en son ısıtılan ölü hizmetlerden biri ise kasetlerdir, kapalı olan birkaç kaset fabrikası yeniden faaliyete geçmiş durumdadır.  Fakat icraatlara bakıldığında arzulanan şey yalnızca içi boş görsellikten ibaret olduğu görülebilir, bu da bir pop dönemdir gelir geçer.

Bu dönemin sıklıkla başvurulan video efekti ‘’eski video kaset bozukluğu’’ demek yanlış olmaz, bu teknikle (!!!!) sıvanmış veya tamamen analog şekilde çekilmiş leblebi gibi klipler bulunmakta. Eskitme efekti tabi ki de yeni bir şey değil ele ayağa düşmesi yeni bir şey, bununla birlikte savunulan bir olgu var ki o da nam-ı değer ‘’Do It Yourself’’ oluyor ama görünürde hiçte öyle bir durum söz konusu değil, ‘’D.I.Y.’’ ekmeğini yeme durumu söz konusu. D.I.Y. a göre herkes bağımsız ve özgün şekilde üretimini (müzik, film vs…) gerçekleştirebilmekteydi, günümüzde özgünlük ve bağımsızlık yalnızca isim olarak aktif olmaktadırlar. Do it yourself kendisini ‘’bakın ne güzel de yapamadım’’ a bırakmıştır, vakti zamanında filmciler, maddi ve teknik sıkıntılar yüzünden günümüzün şartlarında ‘’komik’’ sayılabilecek tabiri caizse ucuz ve abartılı işler ortaya çıkarmışlardır (kesinlikle aşağılama veya hafife alma değildir dediğim gibi dönem şartlarının elverişliliği ile ilgili bir durumdur), ilerleyen zamanlarda çekilen parodi filmlerde ise bu durum pek çok kez işlenmiştir. Günümüzün dikiş tutturamayan yönetmenleri (!!!!!) filmlerinde veya kliplerinde kasıtlı olarak ve parodi amacı gütmeden (hataları) kullanmaktadırlar, aralarında iyi işler olsa da çoğu ne yazık ki iticilik barındıran acınası işlerden oluşmaktadır, fakat bu işler direkt olarak kendi hedef kitlesine (yeni dönem retro/vintage sevicileri) sunulduğundan ve hedef kitle bunlar için yanıp tutuştuğundan ilerleyen zamanlarda da bir düzelme görülmeyecektir.

Nefret söylemimi bir kenara bırakırsam bu film gerçekten bir parodi filmidir (yönetmenin diğer filmleri gibi) parodinin parodisi değil. Bill Zebub filmlerinde abartının dozajını kaçırıyor olsa da filmleri hiçbir şekilde sırıtmamaktadır. Bu filmin konusuna gelirsek aşırı derecede havada bir film olduğundan doğru düzgün konusu anlaşılmadığı için yönetmen filmin sonuna filmin konusunu anlatan bir metin eklemek zorunda kalmıştır. Filmde izleyicileri; İsa, Papa, Bush, Hitler, Terminator, Kazıklı Voyvoda gibi tipler beklemektedir. Filmin sonunda yazan metini direk aktarıyorum:

‘’Cliff Notes – In case you need some elements of the story explained…
In this story, the president wanted to be immortal,  To be become immortal he would have to become a vampire, To be become a vampire he would have to drink the blood of first vampire, The first vampire was jesus, and his blood needed to be sipped from the unholy grail,

Jesus Antichrist

Vlad Dracula had owned the golden chalice and kept it in the town square as prof that he was a great ruler – no one dared to steal it, But after his death, the otoman empire kept it as a trophy, and that was the reaon fort he crusades – to win back the grail, over the centuries, the truth of the grail’s significance was forgotten by all but the few – the men who belonged to secret orders…


The president was such a man, and he invaded the otoman empire while pretending that it was for other reasons, movement of the relic caused rifts in time to appear, and vlad came through to defend the grail – others also passed through the gate, the ink of fear is the blood of christ – his blood has caused more fear and death than any other cause in human history. The hero mistakenly thought the ink of fear was the ink from octopus – that is why he yelled ‘’boo!’’ at the octopus (to make it spray).’’




Comments

  1. Az bütçe az mekanla kurtarılmış bir film olmuş zannediyorum nereden baksan içinde yaratıcılık asla yok denilemez kullanılan meşhur isimleri bir kenara bırakırsak amacının filmde yok olması galiba yönetmen biraz fazla sıkılmış, ama bu canı sıkılanlar gibi yaratıcı filmler bekliyoruz açıkçası (yılıda içine katarak hesap ediyorum). Retro /vintage kısmı ne kadar doğru pek anlamadım burayı ama filmin böyle bir beklenti içine girdiğini zannetmiyorum ki zaten filmin kafası seksenlerin karmaşık zihinlerindeki gibi ama tamamen katılıyorum retro/vintage konusuna tabiri caizse ısıt pişir ye modeli(çok can sıkıcı bir konu).Film kapital ürünleri ve popülist kişileri kullandığı için böyle bir yanılsama yapmış olabilir mi sizce?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yönetmenin diğer filmlerinde de kapital ürünleri ve pop kişiler kullanmışlığı var ama durum şu ki adam çizgisi bozmadan (çizgisini kendi oluşturmuş diyemeyeceğim) işlerini yapmaya devam ediyor, bir şu janr'ın birde şu janr'ın ekmeğini yiyeyim gibi bir düşüncesi yok en azından, günümüzde yerleşik bir akım olmadığı için isteyen istediği tarza kafasına göre işler yapıyor ama sadece yapmak için yapıyor ve öyle kalıyor. Bill Zebub'un filmleri çok mu güzel hayır ama kendisi bu filmleri sadece yapmak için yapmıyor, mersiler.

      Delete

Post a Comment

Popular posts from this blog

S.P.K. - Two Autopsy Films: Human Postmortem (1983)

Two Autopsy Films: Human Postmortem, Avustralyalı endüstriyel müzik grubu S.P.K.’nın yayınlamış olduğu ikinci video işidir. Film / video iki bölümden oluşmaktadır; her iki bölümde de aynı otopsi videosu vardır fakat ilk bölümde otopsi görüntüleri S.P.K.’nın müziği eşliğinde servis edilirken, ikinci bölümde ise otopsi görüntülerinin müzik eklenmemiş orijinal halleri yer almaktadır. Grup hastanede çalışan elemanlardan oluştuğundan otopsi kaydı bulmakta zorluk çekmemiş, bununla birlikte grup albüm kapakları ve canlı performanslarında da çeşitli kadavralardan faydalanmışlardır.     SPK - Live At Sam's Minneapolis  1982 with AT KAFASI Film / video,   PTV’nin First Transmission video yayını gibi posta yolu ile satışa çıkartılmış ve sadece videokaset olarak basılmış. Filmin müzikleri (!) sonrasında kaset formatında korsan olarak basılarak satışa sunulmuş. Grubun elemanlarından Graeme Revell ( EMS, AKS, Oblivion, Operator)  ilerleyen zamanlarda normal filmler için müzikler üret

Psychic TV: First Transmission(1982)

Endüstriyel müziğin anası/babası sayılan Throbbing Gristle 1981 yılında görevini tamamladığını düşünerek dağıldı. Tam olarak ikiye bölünen gruptan Chris Carter ve Cosey Fanni Tutti ''Chris & Cosey'' adı altında müzik yapmaya devam ettiler, grubun diğer yarısı Genesis P-Orridge ve Peter ''Sleazy'' Christopherson'da  Psychic Tv adı altında birleşti ama amaçları bir müzik grubu kurmak değildi. Genesis P-Orridge ''COUM Transmissions'' döneminde sergilediği performans sanatlarına geri dönüş yapmak istiyordu ve bununla birlikte yeni ürettiği işleri canlı olarak yayınlama fikri kafasının içinde yankılanmaya başlamışken PTV'nin ilk adımları atılmış oldu. Adında da anlaşılcağı üzere Psychic Tv bir televizyon kanalı olarak kuruldu ama resmi olarak (haliyle) bir yayın yapamadı. PTV yayınını el altından yaptı ve 4 saatlik First Transmission (İlk Yayın) 2 VHS Kaset olarak yayınlandı. Sadece ''Thee Temple ov Psychick Youth

Samantha Fearson In Nightmare Club (19XX)

Bu film/video hakkında bulabildiğim tek şey kendisi oldu! İnterneti ne kadar kurcalasamda hakkında hiç şey bulamadım. Samantha fearson in nightmare club kısa ve sürprizli bir striptiz videosu, videonun başında gösterinin afişi sayılabilecek çizim  bizi karşılıyor, samantha ekranda belirdiği anda klişe bir striptiz müziği(saksafon ağırlıklı) çalmaya başlıyor ve olay inceden gelişiyor. Üzerinde bir sokak temsili bulunan bir arkaplanın önünde Usulca ve haliyle erotik bir şekilde kıyafetlerini çıkarıp ortalığa saçan   samanatha bununla yetinmeyip vücudundaki fermuarlı gözden (!) iç organlarını da çıkarıp dağıtmaya başlıyor ve ardından derisi yüzülmüş   kafasından peruğunu kaldırıp ayaklarının ucuna bırakıyor, son olarakta izleyicilere karşı alkışlar, ıslıklar ve köpek havlamaları eşliğinde selamını veriyor.